İlişkinin gizli düşmanı: Bağımlılık ...
İlk günlerde iki tarafa da çok
keyifli gelen bağımlılık hali zamanla ilişkinizin katili olabilir.
Bağlılık temelinde
Acaba sizin ilişkiniz hangi sınıfa giriyor?
yürüyen bir ilişki ise iki tarafın da kendini
gerçekleştirebildiği bir şölene dönüşebilir.
Soru net: İlişkinizde bağlı mısınız, bağımlı mı? Ancak
cevap biraz karmaşık... Özellikle de ataerkil bir topluma doğmuş olan
biz kadınlar için… Gittikçe daha fazla büyük şehirlerde yaşamaya
başlasak da, iş hayatında daha fazla yer alıp hatta daha fazla yükselsek
de önce kendimizi ikna edemiyoruz bağımsızlık fikrine… Ve tabi biz
ikna olmayınca “bağımsız kadın” tanımı hak ettiği yeri asla bulamıyor
toplumsal sözlüğümüzde…
Bağımlılık ve bağımsızlık kavramlarının en çok kafa
karıştırdığı yerlerden biri de ikili ilişkiler… İnvivo Psikoloji’den
Klinik Psikolog Başak Tanrıverdi ile ilişkilerimizi ve
bağımlılıklarımızı konuştuk.
Önce bağlı sonra bağımlı
Psk. Başak Tanrıverdi, ilişkilerde kadınların erkeklere
genellikle önce bağlandığını sonra bağımlı hale gelebildiğini söylüyor
ve ekliyor: “Ataerkil bir toplum olmamız nedeniyle kadınlara verilmiş
belli sıfatlar var. Bağımsızlık kavramı kadın kelimesi ile yan yana
geldiğinde hoş karşılanmıyor ve basit, sorumsuz kadın olarak karşılık
buluyor. Oysa erkek için bağımsızlık güç anlamına geliyor” diyor. Bu
bakış açısının, kız çocuklarının baba ile olan iletişimi, babaların kız
çocuklarına farklı ve daha korumacı davranması, namus kavramına çok önem
vermesi nedeniyle bir süre sonra kadınların öğrenilmiş çaresizliği
haline geldiğini belirten Psk. Tanrıverdi, “Kız çocuk aynı korumacı
yaklaşımı ileride eşten de bekliyor ve o eş de yetiştirilişinden dolayı
buna müsait oluyor. Erkek çocuklar da ‘bağlı’ olmanın kılıbıklık
anlamına geldiği bilgisi ile büyüdüğü için bağlı olmak isterken bile
bağımsızmış gibi yapmak zorunda kalıyor. Bu erkek için de büyük bir
psikolojik sorun oluşturuyor aslında. Sistem bu şekilde kendini sürekli
devam ettiriyor. Kadın bu şekilde bağımsızlığından ödün verdikçe erkek
aktifleşiyor, sahte kimlik oluşuyor, o da olmadığı birine dönüşüyor. Ben
Türkiye’deki evlilikleri genellikle bu şekilde görüyorum” diyor.
Çalışmak yeterli olmuyor
Kadınların bir zamanlar sadece erkeklerin hakim olduğu iş
hayatına girmeleri de aslında sistemi fazla değiştirmiyor. Kadınlara
artık kalıtsal şekilde gelen rol dağılımı ve öğrenilmişlikler bocalamaya
neden oluyor. Psk. Başak Tanrıverdi önemli olanın kadınların çalışıp
çalışmaması olmadığını belirterek, “Sabahtan akşama kadar çalışıp, eve
gidip kocasından dayak yiyip bir de üstüne keyif sürmesi için kocasına
para veren kadınlar da biliyoruz. Tabii ki kadınların çalışması
özellikle yeni nesil için çok büyük bir adım. Ancak kadınlar hala para
konusunda pasif kalıyor. Gücün simgesi olan paranın erkeğin elinde
olması gerekiyor. Kadın kocasından daha yüksek maaş alıyorsa bundan
tedirginlik duyuyor. Çalışıyorsa ve çocuğu evdeyse vicdan azabı çekiyor.
Bu nedenlerle çalışan kadının bağımsız kadın olduğunu henüz
söyleyemiyoruz” diyor.
Erkeğin de bağımlılıkları var
Peki erkekler gerçekten ne kadar bağımsız? Psk. Tanrıverdi
bunun da tartışılması gerektiğini söylüyor. Araştırmalara bakıldığında
kadınların daha sık depresyona girdiği görülse de boşanmaların ardından
depresyona girenlerin aslında erkekler olduğu anlaşılıyor. Erkek artık
hayatında olmadığında kadın hayatını, ev düzenini, ocaktaki yemeğini,
çocukların bakımını sürdürebilirken erkek hep hazıra alışmış olduğu için
zorlanıyor. Bu anlamda erkeklerin de kadınlara bağımlı hale geldiği
görülüyor. Tek fark, erkekler toplumun onlara verdiği güçten dolayı
bunun pek farkında olmuyor. Farkındalarsa bile dışlanma endişesi ile
değilmiş gibi yapıyorlar.
Gerçekten bağımsız mısınız?
Kendimizi modern toplumun bağımsız kadınları olarak
görürken bir anda ilişkimize bakıp aslında “bağımlı” olduğumuzu fark
etmemiz mümkün… Bir ilişkide bağımlı olmak her zaman kendinden ödün
verip her şeyi karşı tarafa yüklemek ve onun isteklerinin olmasına
çalışmak anlamına geliyor. Eğer hayatınızdan memnunsanız, yapmak
istediklerinizi yapabiliyorsanız ve bu konuda bir kaygı yaşamıyorsanız,
kocanız olmadan da kendi ayaklarınız üzerinde durabileceğinize
inanıyorsanız sevgiden, aşktan ve bağlılıktan söz edebilirsiniz.
Psk. Tanrıverdi, annelik rolünün de kadınlarda bocalamaya
neden olabildiğini, anne olan birçok kadının kendine çok fazla “ben”
yüklediğini, toplum anneliği kutsallaştırırken annenin de “Ben anneyim”
ifadesine çok fazla tutunabildiğini hatta bilinçaltı düzeyde eşi ile
olan sorunlarını örtbas ederek istediklerini çocuk üzerinden
gerçekleştirmeye çalıştığını söylüyor. Bu aşamada anne çocuğa bağımlı
hale geliyor. Eğer çocuk annenin hayal ettiği gibi olmazsa kapıyı çalan
yine depresyon oluyor.
Psk. Tanrıverdi, “Kadın eğer çalışıyorsa, istediği mesleği
yapıyorsa, kendini istediği gibi değiştirebiliyorsa, kendi ayakları
üzerinde duruyorsa, partneri ile, eşi ile, eşin ailesi ile ilişkilerinde
dengeyi kurabiliyorsa ve çocuğunun kendisi olarak var olmasına izin
veriyorsa ayakta durabilen bağımsız bir kadındır ve o ilişki bağımlılık
değil bağlılık ilişkisidir” diyor.
Bu tanımda “istediği mesleği yapıyor” olmak ifadesi yer
alsa da aslında bir kadının bağımsız olması çalışmasını gerektirmiyor.
Çok para kazanan ancak eve geldiğinde bunun hiçbir anlam taşımadığı
ilişkiler olabildiği gibi çalışmadığı ve boşandığı halde çocuklarına
sahip çıkan, depresyona girse bile kendini hemen toparlayan, kendisi ve
çocukları için hayatta daha yapacak çok şeyi olduğunu bilen kadınlar da
var.