yanlis kisiye asik olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yanlis kisiye asik olmak etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Şubat 2015 Cuma

Niye hep yanlış kişiye aşık oluyoruz?


Niye hep yanlış kişiye aşık oluyoruz?

Hayalinizdeki ilişkiyi bir türlü yaşayamıyorsanız, gerçek hayalinizin ne olduğunu fark etmeniz gerekiyor. Aslında tam da bilinçaltınızın uygun gördüğü erkekleri hayatınıza çekiyorsunuz. Şimdi kayıtları temize çekme vakti…
Ne trafik, ne borsa, ne politika… Hemen herkesin öncelikli isteği hayatını paylaşacağı bir eş bulmak. Öncelikler sıralamasında birinci sırada yer alsa da en çok sorun da bu alanda yaşanıyor. Evlenilecek erkek kalmadığını düşünenler, evlenip de “Ben ne yaptım?” diyenler, her yeni ilişkiye büyük umutlarla başlayıp her bitişte depresyona girenler… Ve daha ne hikayeler… Söz konusu romantik ilişki olunca günlerce, aylarca hatta yıllarca konuşulacak malzeme bulmak zor değil. Peki, özellikle şehirli insanın ilişkilerle sınavının ardında ne yatıyor? Kendi parasını kazanan, kendi evinde yaşayan, bağımsız görünen kadınlar hep bir erkekle tamamlanmak istiyor ama ilişki kurmakta neden bu kadar zorlanıyor ve hep kısır döngülerin içinde dolaşıyor? 

Verdiklerimiz bize geri dönüyor
Spritüel Gelişim Danışmanı Gülnur Ünal da bu tabloyu doğruluyor ve “Evet, hep aynı özellikler, aynı seçimler ve sonunda ‘Niye benim başıma hep bu geliyor?’ diye soranlar çok. Hiçbir zaman kendimize dönüp bakmıyoruz. Oysa kişi bumerang gibi neyi atarsa o kendisine geri dönüyor. Siz kendinizi sevmiyorsanız karşınızdakinden sevgi bekleyemezsiniz. Kendinize değer vermiyorsanız karşınızdaki de size değer vermez. Ama her ilişkide diğerini suçlama döngüsü kırılana kadar karşınıza hep aynı tarzda kişiler gelir, aynı tür ilişkiler kurulur. Hep başkalarını eleştirdikçe karşınıza sizi eleştirecek insanlar çıkar. Eleştiriyorsunuz, yargılıyorsunuz, sonrasında bir de bakıyorsunuz karşınızda hep sizi eleştirenler var. Bu kısır döngüyü fark eden ve değersizlik kodunu kıran ise mucizeyi yaşamaya başlar.”
Hayat boyu bu kısır döngüyü fark etmeden hep dışarıyı suçlayarak devam edebilirsiniz ya da şu andan itibaren “Ben ne yapıyorum da hep aynı şeyleri yaşıyorum?” diye sorgulamaya başlayabilirsiniz. Seçim sizin… Eğer seçiminiz farkındalıktan yana olursa hayatın özünü ve mutluluğu da fark etmiş olacaksınız. 

Neden başlamalı?
Gülnur Ünal, değersizlik duygusunun ve kimseyi bulamama halinin altında kendine güvenmemenin yattığını belirterek, “Bizim asıl kopamadığımız ise bilinçaltımızda toplum ve aile tarafından atılan kodlar. ‘30 yaşına kadar evlenmek, 35 yaşından önce doğurmak gerek’ gibi aileden gelen öğrenilmişlikler bilinçaltımıza yüklenmiş durumda… Yaşamın içinde bunlarla harekete geçiyoruz. Bunları kırmak gerekiyor. Ancak bunu yaparken de önümüze sınavlar geliyor. Değişim yaşanırken bir de bakıyoruz ki karşımıza bizi değersiz hissettirecek kişiler çıkıyor. Aslında bir sınavdan geçiyoruz. Hepsi bizi güçlendirmek, bir adım daha ileri gitmemiz için geliyor. Pes etmediğimiz noktada ise mucize gerçekleşiyor” diyor. “Niye hep yanlış kişiyi buluyorum?” sorusundaki ‘yanlış kişi’ tanımını değiştirmek gerektiğini belirten Ünal şöyle devam ediyor: “O yanlış kişi aslında bir öğretmen. Bize öğreteceği bir şey var. O rolünü tamamlıyor ve gidiyor. Ben bu gidişi ayrılık olarak tanımlamıyorum. Ayrılık yok, sadece yeni başlangıçlar var. Herkes karşısına çıkan insandan bir şeyler öğreniyor ve sonra yollar ayrılıyor. Belki de bu ilişkide öğrendikleriniz sizi çok güzel bir aşk için hazırlıyor.”